Süleyman Duman |
Acısıyla tatlısıyla koca bir yılı daha geride bırakırken, yine hüzünlü ve karmaşık duygular içindeyim. Ömür sermayesinden üç yüz altmış beş gün daha tükendi. Yunus Emre‘nin ifadesiyle:
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Ama bu duygular yine de içimdeki umudun güçlü aydınlığına karşı koyamıyor.
Tanımlar içinde, insanı en basit biçimle tanımlayan şu tanımı çok beğenirim “İnsan, aklı ve ruhu olan, konuşan ve düşünen toplumsal bir varlıktır.’’ İşte insanlığın bütün erdemleri bence bu tanımda saklı: Akıl, şuur, idrak, insaf… Ahlak, fazilet, bilim, uygarlık… Sevgi, barış, hoşgörü, kardeşlik… Kısacası insanlık, insancıllık.
Her yeni yıla girerken kendime sormadan edemem: İnsan için ne yaptık? İnsanlık için ne yaptık? Çünkü, Allah evrendeki her şeyi insan için yaratmış.
Sevgiye, barışa, hoşgörüye ne katkıda bulunduk? Bilime, uygarlığa ne kazandırdık?
Birbirimizle konuşup anlaşabildik mi?
Uzlaşmayı becerebildik mi?
Dar kalıplardan sıyrılıp sorunlarımıza düşünce ile yaklaşabildik mi?
Akıl nimetinden yeterince yararlanabildik mi?
Çoğu zaman kişisel alan ile toplumsal alanı birbirinden ayırmaya çalışırız. Halbuki bu iki alan birbiriyle içiçedir. Kişisel alanda değerler manzumesi içinde yaptığımız her davranış toplumu ilgilendirir. Ama nedense biz hep kişisel alanı başarmadan toplumsal alanı düzenlemeye kalkarız. Niye? Çünkü kişisel alanı başarmak kolay değil, sözle de olmuyor.
Ah… İnsan olarak bencilliğimizi, tembelliğimizi, cehaletimizi, hoşgörüsüzlüğümüzü, gururumuzu, hasedimizi bir yenebilsek… Bütün sorun bu.
Şuna kesinlikle inanıyorum; biz kendimizle· barışık olalım, içimizi temizleyelim, ruhumuzu yüceltelim, toplumsal barış kendiliğinden olacak.
O halde kendimizle, toplumumuzla, içinde yaşadığımız İsveç toplumu ile barışık olabilmek için akıllı, bilinçli ve kararlı bir çabanın içinde olmamız gerekmez mi?
Ümitsiz, karanlık tablolar çizmeye hiç gerek yok. Gelecek mutlaka aydınlık olacak.
Bu arada Müslümanlar olarak Kutlu Ramazan ayını da idrak etmiş bulunuyoruz. Kutsal kitabımız Kur’an’ın sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’e indirilmeye başladığı bu ayı, oruçlarla, sahurlarla, iftarlarla yaşayarak Kuran’ı özellikle tercüme veya tefsirinden okuyarak şenlik ve esenlik içinde Bayrama kavuşacağız.
O halde, hem Ramazan, hem de yeni yıl için mesajımız yine barıştan, sevgiden ve hoşgörüden yana, umutla dolu olmalı diyorum.
Yunus Emre gibi:
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için,
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.
Daha nice yıllara, nice Ramazan’lara… Kalın sağlıcakla.
| Ocak 1999