İnsanoğlu dayanıklı ve güçlü bir varlık. Pek çok şeyin yoksunluğuna hatta hiç dayanamam sandığı olaylara bile başına gelince katlanır. En zor anlarda bile ayakta kalmasını sağlayan bu gücün olmazsa olmaz bir koşulu vardır. Umut.
Umuttur bize güç veren, çekilen bütün sıkıntıların bir gün bitecegine, her şeyin düzeleceğine olan inancımızı yeşerten. Umudun olmadığı anda ise çöküş başlar. Çabaladıkça batarız adeta. Dipsiz bir kuyu gibidir umutsuz yaşamak. En kötüsü de, bir gün çabalamaktan da vazgeçeriz.
İnsan olmanın verdiği hiçbir nimetten yararlanamayacak duruma geliriz o noktada; yaşayan bir ölü oluruz adeta. Daha da beteri çevremize yani sevdiğimiz insanlara da bulaştırırız bu ruh hâlimizi. Sevinç de keder de bulaşıcıdır.
Sürekli umut içinde olan insanların sayısı çok az. Çünkü, umudumuzu yok edecek öyle çok şey duyar ve görürüz ki, bütün bunlara karşı hâlâ umudumuzu koruyabilmek için bayağı bir uğraşmamız gerekir. Neyse ki umut, sandığımız kadar da zor ele geçen bir duygu değil. Hatta insanoğlunun var olmasını sağlayan temel içgüdülerden biri. Onun için de, hiç ummadığımız bir anda, tam da “Her şey Bitti!” derken aniden ortaya çıkar. İşte o zaman, herşeye yeniden başlayacak, bütün olumsuzlukları yok edecek gücü buluruz kendimizde. Bir dönüşümdür bu. İnsanoğlunun, en karanlık günlerden bu sayede çıktığı bir dönüşüm.
Umudumuzu korumanın ya da yeniden yeşertmenin hiç de zor olmayan, evrensel koşulları var.
Birinci koşul: Korkularımızı yenmek ve sevgiye yol açmak.
İkinci koşul ise bunu bir yaşam biçimi hâline getirmek, yani sürekli uygulamak.
Bir düşünün, herkesin birbirini sevip saydığı, ihtiyacı olanın yardımına koştuğu, yaşanan anı daha da iyi ve güzel yapmak için elinden geleni yaptığı bir dünya… Nasıl olurdu?
Haydi!
Gelecekteki güzel günler için hayal kurmakla zaman kaybetmeyelim. Hemen şimdi, burada ve şu andaki hayatımızı daha güzel yapmak için uygulamaya geçelim.
Sevmekle, istisnasız her şeyi sevmekle başlayalım işe.
Sevmek ve sevgiyi korumakla.
Sanıldığı kadar da zor değil bunu gerçekleştirmek. Sadece, kararımızı vermemiz ve seçimimizi yapmamız gerekiyor. Yaşamsal önemi olan bir karar ve seçim. Korkulardan arınmış bir hâlde yaşamaya dair karar verip, seçimimizi sevgiden yana yaparak sevgi dolu ve ışıltılı bir dünyaya geçiş yapabiliriz.
Çizgilerin noktalardan oluştuğunu hiç unutmayalım ve sevgiden yana seçimimizin gücünü küçümsemeyelim. Bizim alacagımız bu karar çevremizi doğrudan etkileyecektir. İşe umutlarımızı yeşertmekle başlayalım. Hepimizin içinde varolan o olağanüstü gücü ortaya çıkaralım. Umutlarımızla birlikte sevgi ve iyiliğe kucak açalım. Başkalarının sevgisizliğini ya da kötülüğünü boşverelim. Biz iyi olalım gerisi kendiliğinden gelir. Hem, o başkalarının da bizi sevgisiz ya da kötü sanmadığı ne malum?
***
Bizler, “Prizma” için yola çıkarken seçimimizi yaptık ve kararımızı verdik. Amacımız, siz sevgili okuyucularımızın keyifle okuyacağı, bilgi alacağı, birlik ve beraberlik duygusunu yaşayacağı bir dergi hazırlamak. Umutlarınızı yeşertmenize ve korumanıza yardımcı olmak istiyoruz. Belki bir söyleşiyle, belki ilginç bir yazıyla, belki de tesadüfen(!) söylenmiş tek bir sözcükle…
Umudunuzun hep canlı kalması dileğiyle, ikinci sayımızda görüşmek üzere hoşça kalın.
| Ocak 1999