Dilek Yaraş |
Prizma’nın çıkışını ilk defa Eylül 98’de müjdelemişiz. Evlerinize içinizi açacak, rengarenk, cıvıl cıvıl ve daha yaşanılır bir dünyanın izini süren bir dergi geleceğini söylemişiz.
Bu geçen zaman içinde biz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak sevabıyla, günahıyla birkaç ayda bir de olsa, biraz olsun buradaki hayatımızdan kesitler sunacak bir dergi gönderdik evlerinize.Ve sizler, gösterdiğiniz ilgiyle bizim emeklerimizi, umutlarımızı boşa çıkarmadınız.
Sağolun, varolun.
Aslında İsveç’te dergi çıkarmak pek kolay sayılmaz. Hele TÜRKÇE bir dergi yapmak hiç kolay değil. Yanlış anlamayın yasak değil tabi Türkçe dergi çıkarmak. Bir oluşumu engellemek için ille de yasaklayıp baskı uygulamak gerekmiyor anlayacağınız. Engellemenin, önünü kesmeye çalışmanın öyle ince yolları var ki şaşarsınız.
Doğruyu söylemek gerekirse Prizma’nın başlangıçta bir tek zayıf noktası vardı. Sırtını herhangi bir kurum ya da kuruluşa dayamadan, cebinde büyük sermayenin parası olmadan, gücünü sadece inancından ve okuyucularına olan güveninden alarak yola çıkıyordu.
İnanç yürekten olup bilgiyle -yeterince inanılan ve emek verilen her işin eninde sonunda başarılı olacağı bilgisiyle birleşince engeller de birer birer yıkılıyor ve olmaz sanılanlar oluyor.
Her sayı artan tirajımızla Malmö ‘ den Kiruna’ya kadar İsveç ‘ in her yerindeki Türkçe konuşulan evlere girdik. Her sayı sizlerin olağanüstü hoş tepki1eriniz, anlayışınız, sevginiz ve hoşgörünüz ile karşılaştık.
Her yeni sayımız için “bu sayı en güzel olmuş ” diyerek bizleri onurlandırıp daha çok şevklendirdiniz. Eksiklerimizi kusurlarımızı görmezden gelerek hoşgörü ile karşıladınız. Sizin bu güveniniz bize de her sayıda kendimizi aşma isteği verdi. En çok yorulduğumuz, hatta bazen sorunlardan bunaldığımız anlarda sizlerin bu sevgisi, ilgisi bize yolumuza, Prizma’ya devam etme gücü ve morali verdi.
İsveç basın tarihinde hiç bir göçmen grubununun Prizma’nın çapında, kalitesinde, niteliğinde ve sürekliliğinde bir dergisinin olmadığını; Prizma’nın bu konuda bir ilke imza attığını, İsveçli çevrelerde “Prizma isimli Türkçe aile dergisinden” övgü ve hayretle söz edildiğini biliyor muydunuz?
Hayretle diyorum çünkü, bazıları bizim halkımızı asla gazete, dergi okumayan ve dünya ile alakası olmayan insanlar olarak görüyordu. Biz buna hiçbir zaman inanmadık ve eli yüzü düzgün, iyi niyetli bir dergi çıkarılırsa her kesim tarafından okunacağını kanıtladık.
Kısacası sizlerle elele bir mucize gerçekleştirdik. Biz büyük bir aileyiz artık. Elli bin kişiye ulaşan ve gün geçtikçe genişleyen bir aile. Siz okuyucularımızla beraber gerçekleştirdiğimiz bu mucizede Prizma’ yı ilanlarıyla destekleyen iş adamlarımızın da çok önemli bir rolü var. Artık bizim de tamamen kendimize ait bir medya kanalımız var.
Prizma tamamen bizlere özgü, bizlere ait, kendimizi ifade edebileceğimiz bir medya kanalı olarak büyük bir boşluğu doldurmuş durumda. Şu anda Prizma’nın en büyük eksiği ekonomik güçlüklerden ötürü (çok pahalı bir dergi olduğunu tahmin edersiniz herhalde) daha sık çıkamaması.
Buradaki yaşamsal sorunlarımıza daha fazla eğilmeli, daha doğrudan ve kesin çözümler üretebilmeliyiz. Yazacak öyle çok şey var ki. Durum böyle olunca, artık Prizma’ yı büyütme zamanı diye düşünüyor ve Prizma’ya haftalık bir kardeş gazete getirme hazırlıkları içine girmiş bulunuyoruz. Bunun için de sizlerin çok aktif desteğinize ihtiyacımız var. Prizma’ya hiç ihmal etmeden hemen abone olun. (Abone koşullarım ve ayrıcalıklarını 28. sayfada okuyabilirsiniz.)
Yeni Prizma’ larda buluşmak üzere sağlıcakla kalın.
| Mayıs 2000