Temmuz 2003 | Dilek Yaraş
“Geçmişini anlamayan, onu bir kez daha yaşamak zorundadır” der ünlü tarihçi E .H.Carr. Tarihin tekrar etmemesi için ondan ders çıkarmak gerekir. Bunun için de onu bilmek gerekir. Hafızasız toplumlar, tarihlerindeki felaketleri, öğrenmeleri gereken dersi alana kadar tekrar tekrar yaşamak zorundadır. Aşağıdaki satırlarda okuyacağınız olaylar, çok uzak değil, 10 yıllık tarihimizin bir hatırlatmasıdır. Yer ve şahıslar gerçektir, olay, Taliban’ın Afganistan’ında değil 21. yüzyılın eşiğindeki Türkiye’de yaşanmıştır.
“Biz Sivas’a türkü söylemeye gitmiştik.
Şenlik yapmaya, semah dönmeye,
Pir Sultan ‘ı anmaya…
Kendimizi koruyacak bir tek sopamız bile yoktu.
Biz Sivas’a türkü söylemeye gitmiştik.”
/ Pir Sultan Abdal Derneği Başkanı Murtaza Demir
1 Temmuz 1993’te Sivas’ta Geleneksel Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin dördüncüsü başlayacaktır. Birkaç gün önceden Milli Gençlik Vakfı’nın denetimindeki çesitli yurtlar, başta Konya ve Kayseri olmak üzere diğer şehirlerden getirilen gruplarla doldurulur.
Şenlikler başlamadan bir önceki gün, Madımak oteli yakınlarına belediye tarafından yeni kaldırım yapılacağı bahanesiyle kamyonlarca taş yığılır. Alevilerin yaşadığı mahallelerde baskılar çoğalır. Şenliğin ilk günü yobazlar sergilere saldırırlar. Bu saldırılar şenliğe gelenler tarafından geri püskürtülür.
2 Temmuz, Sivas’taki yerel gazeteler, “Müslüman mahallesin de salyangoz sattırmayız”, “Müslümanların dinlerinin gereklerini yerine getirmeleri gibi başlıklar atıp Aziz Nesin’in Kuran’a dil uzattığını yazarak gerici çevreleri kışkırtırlar. Şehirde “Cihad” çağrıları yapan imzasız veya “Müslümanlar” imzalı bildiriler dağıtılır.
Cuma namazından sonra Sivas sokaklarını turlamaya başlayan gruplar, Hükümet Konağı önünde toplanır. Şenliğin yapılmasına izin veren Vali ve şenliğe davetli ünlü yazar Aziz Nesin aleyhine “Şeriat istiyoruz.”, “Yaşasın Hizbullah “, “Laik düzen yıkılacak”, “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak”, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın ” gibi sloganlar atarlar. Vali, askeri birlik gönderilmesini ister. Polis, saldırganları copla dağıtma girişiminde bulunur. Polisin bu girişimi bir yarar sağlamaz.
Saat 16.00 dolaylarında sayıları 15 bine ulaşan yobazlar Madımak Oteli’ni sarar ve oteli taşlamaya başlar. Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner, ne yapacaklarını soran polislere “Müdahale etmeyin” emrini verir. Otelde bulunanlar tanıdıkları bütün milletvekillerini, bakanları sürekli ararlar ve hep “Merak etmeyin gereken yapılacak” yanıtını alırlar.
Saat 17.00’de yetkililer Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan kitleyi yatıştıracak bir konuşma yapmasını ister. Karamollaoğlu, konuşmasına “Gazanız mübarek olsun!” diye başlar. Kitle “Mücahit Temel” sloganları atar ve iyice galeyana gelir.
Karamollaoğlu daha sonra, İçişleri Bakanıyla yaptığı telefon görüşmesinde Pir Sultan Abdal heykelinin kaldırılmasını ister. Heykel, Vali Ahmet Karabilgin’in de onayıyla heykel vinçle yerinden sökülür. Yobazlar heykeli cadde boyunca çığlıklar atarak sürükler.
Saat 19.45’te, göstericiler otelin önündeki araçları ateşe verirler. Bu arada, oteli taşlayanlardan altmış kadarı otelin lobisine girerek etrafı ateşe verirler. Otelin içinde doksan kişi vardır. Belediyeden itfaiye istenir, fakat itfaiyenin gelmesi Karamollaoğlu tarafından engellenir. Dışarıdaki kitle, oteldekilerin dışarı çıkmasına engel olur. Yangın büyürken Valilik, “kitleyi itfaiye den su sıkarak dağıtın” der. Belediye başkanı Karamollaoğlu “halk birbirini ezer” diyerek karşı çıkar.
İtfaiye ancak 20.30‘da gelir. Aziz Nesin ve içeridekilerin bir kısmı dışarı çıkarılır. Otelin önündeki gözü dönmüş kitle Aziz Nesin aleyhine sloganlar atar.
İtfaiye görevlileri ve Refah Partili Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak, itfaiye merdiveninden inen Aziz Nesin’e saldırır. İtfaiye aracının üzerine çıkan Erçakmak, “O adamı kurtarmayın, o öldürülmeye müstahak adamdır!” diye bağırır.
Saat 21.00′de otelin içinde kalan insanlar yakılarak katledilmiştir. Artık havada yanık et kokusu vardır. Madımak kül olduktan sonra polis ve asker havaya ateş açıp azgın kitleyi dağıtmaya başlar.
Saatlerdir beklenen takviye kuvvetleri saat 22.00‘ de gelirler. Sivas şenlikleri için orada bulunan sanatçı, yazar ve öğrencilerden 33 kişi, Madımak Oteli ‘nde görevli iki kişi, dışarıdaki kalabalıktan iki kişi olmak üzere, toplam can kaybı 37 kişidir.
Menemen’ den Sivas’a
“Büyük ordunun kahraman genç subayı ve cumhuriyetin mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay’ın temiz kanı ile cumhuriyet, hayatiyetini temizlemiş ve kuvvetlenmiş olacaktır. ” diyordu Mustafa Kemal Atatürk, Menemen’ de 23 Aralık 1930 tarihinde yobazlar tarafından katledilen öğretmen Kubilay’ın ardından. Aradan 63 yıl geçtikten sonra 21 .yüzyılın eşiğindeki Türkiye’nin devlet ileri gelenleri ise Sivas’ta yine yobazlar tarafından katledilen aydınların, sanatçıların, gençlerin ve çocukların ardından şunları söylüyorlardı:
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır. Devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemeli.
DYP-SHP hükümetinin Başbakanı Tansu Çiller: Aziz Nesin’in konuşması halkı tahrik etmiştir. Oteli saran vatandaşlarımıza hiçbir zarar gelmemiştir.
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu: Oteli sahibi kundaklamıştır.
Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü: Rejim tehlikede değil. Ben karamsar değilim. Sivas olayları mahalli niteliktedir. Olayda, elimden geleni yaptım. Ne yazık ki yetkilerim kısıtlı. (Aradan 8 yıl geçtikten sonra: Benim o dönemde yetkim vardı ama olaylardan bilgim yoktu.)
Refah Partisi Bşk. Necmettin Erbakan: Dini tahkir ve tezyif suçunun işlenmesi ve böylece büyük bir tahrike karşı bir galeyandır. Yöneticilerin davranışında da protesto mahiyetinde bir davranış olduğu görülmektedir.
Diyanet İşleri Bşk. Mehmet Nuri Yılmaz: Hangi gerekçe ile olursa olsun, insan kanının akıtılmasına gönlümüz razı değildir. Sağduyusu çok iyi işleyen insanlarımızdan tahriklere alet olmamalarını istiyor ve bekliyorum.
ANAP lideri Mesut Yılmaz: Bir futbol maçında da bu kadar kişi ölebilirdi.
CHPGenel Bşk. Deniz Baykal: Olayların sorumlusu iktidardır.
Valinin 7 yıl sonraki açıklamaları
Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, olaydan tam yedi yıl sonra 2000 yılında, Cumhuriyet gazetesine yaptığı açıklamalarda Ankara’nın duyarsızlığını, yaşadığı çaresizliği ayrıntılarıyla anlattı. Karabilgin, o gün yaşananları şöyle anlatıyordu:
”Cumhuriyete ve benim kişiliğimde devlete, hükümete yönelik büyük bir ayaklanma vardı. Yardım ve destek istedim ama hiçbir yerden ses gelmedi. Valilikten içeri girip, bizi linç ederek yeşil bayrak asacaklardı. Her şey bitti, insanlar öldü. Ondan sonra yardım gelmeye başladı … “
Geçtiğimiz yıl da, Can Dündar’ın hazırladığı Sivas belgeselinde konuşan Karabilgin; “Sonunda otuz kadar asker geldi. Ama parça parça gelen bu gruplar olay yerinden çok, ana caddedeki mağazaların, kuyumcuların etrafında güvenlik önlemi aldılar. O gün kentte 350 civarında polis ve 80 civarında jandarmanın görev yapıyordu. Saldırganlar ise 15 bin kişiydi … Bir tek itfaiyeyi otelin önüne ulaştırabilseydik oteli yaktırmazdık. Ama, itfaiye de isteksizdi” dedi.
Vali Ahmet Kara bilgin, olaylar sırasında DYP’ li İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’ndan yardım taleb ettiğini vurgulayarak, şunları söylüyordu: “İçişleri Bakanı ‘nın, benden sonra Belediye Başkanı Karamollaoğlu ‘nu da aradığı anlaşılıyor. Bu konuşmadan da, benim abarttığım kadar büyük bir tehlike bulunmadığı sonucunu çıkarıyor ki herhangi bir yardım göndermiyor’. Oysa Bakan takviye gönderseydi bunlar yaşanmazdı. “
Yargı süreci
Ankara 1 No’lu DGM’de 21 Ekim 1993’te 79 tutuklu sanıkla başlanan toplam 124 sanıklı dava 18 duruşmada karara bağlandı. 26 Aralık 1994 ‘te karara bağlanan davada Ankara DGM, 26 sanığa ‘faili belli olmayacak şekilde adam öldürme’ suçundan 15′ er yıl hapis cezası verir. Mahkeme, 60 sanık hakkında izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmak suçundan 3’er yıl hapis verirken, 37 sanığı da beraat ettirir. Daha sonra, MGK (Milli Güvenlik Kurulu) ‘İrticaya karşı mücadele ‘ başlatır. Bunun sonucunda, daha önceki kararda aklanıp serbest kalan kişiler yeniden ve idamla yargılanmaya başlanır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, olayları ‘laik düzene karşı başkaldırı’ olarak değerlendirerek ilk kararı 3 Ekim 96 ‘da bozar. Bozma kararında 42 sanığın anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak suçundan idamla, 39 sanığın ise bu suça katılmaktan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması gerektiği bildirilir.
27 Kasım 1997’de sonuçlandırılan davada 33 sanığa idam, diger sanıklara da değişik hapis cezaları verilir.
Şimdi neredeler
Sivas katliamı davasında idama mahkum edilen Harun Kavak, Mehmet Yılmaz, Metin Ceylan, Sedat Yıldırım ile 7,5 yıl hapse mahkum olan Adem Ağbektaş ve Sedat Özgenti.irk ‘ün Almanya’ya, Ali ve Sadettin Temiz ‘in ise Suudi Arabistan’a hangi güçlerin yardımıyla iltica ettiği ortaya çıkarılamadı fakat, 2002 yılından itibaren İnterpol’ünkırmızı bülteniyle aranıyorlar. Sivas E Tipi Cezaevi’nde yatan idam hükümlüsü Faruk Ceylan ‘ın da cezaevinde eşiyle ilişkide bulunarak çocuk sahibi olmasına yardım edenler bulunamadı. Şeriatçı ayaklanmasmda başı çekenlerden Sivas Belediyesi’nin RP’li Meclis Üyesi Cafer Erçakmak ise aradan geçen on yıla karşın hala bulunamadı, ama yıllardır İsviçre’de yaşadığı söyleniyor ve o da 2002 yılından beri Tnterpol tarafından kırmızı bültenle arananlar listesinde.
2000 yılında yapılan duruşmalarda Ali Kurt ve Mevlüt Atalay isimli Sivas davası sanığı itirafçılar Erçakmak’ın “Kara ses ” adıyla bilinen Cemallettin Kaplancı olduğunu iddia ettiler. İtirafçılardan Kurt, olayların elebaşlarından Süleyman Kurşun, Ramazan Önder, Mehmet Ercan İlter, Muhammed Nuh Kılıç’ın Hizbullah üyesi olduklarını açıklarken, Atalay da, Mehmet Mülayim, Nadir Bıyık, Kerim Şeker, Sakir Özer ve Ziya Şahin’in İranla bağlantıları olduğunu ve Ziya Şahin’in halen Sivas sanıkları için para topladığı bilgisini verdi.
Hürriyet gazetesi 9 Mayıs 2003 tarihli baskısında Interpol’ün bulamadığı Adem Ağbektaş’ın Almanya’da bulunduğunu açıkladı. Haberde Ağbektaş Almanya’ya legal yollarla geldiğini iddia ediyordu. Milli Görüş Teşkilatına bağlı bir camide hocalık yaptığı iddialarını yalanlayan Ağbektaş o camiye gittiğini ama imamlık yapmadığını söylüyordu. Komşuları ise Ağbektaş’ın evine ara sıra sakallı adamların gidip geldiğini ve onu Milli Görüşçü olarak bildiklerini söylüyorlardı.
Olayların elebaşlarından Mehmet Yılmaz, 3 Nisan 2003 tarihinden itibaren Almanya’da cezaevinde. Türk makamlarını konuyla ilgili bilgilendirdiklerini belirten Alman yetkililer, Yılmaz’ı sınır dışı edebilmek için aradan bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen hâlâ Türkiye’nin talebini bekliyorlar.
2 Temmuz’da olayları yatıştırmak yerine, kışkırtıcı konuşmalar yapan Sivas Belediye Baskanı Temel Karamollaoğlu, olaylar sonrası görevden alındı. Fakat, kısa bir süre sonra tekrar görevine iade edildi. Refah Partisi Genel Kurulu ‘na katıldığında ise partilileri tarafından bir kahraman gibi karşılanarak, ayakta alkışlandı.
Sivas’taki 27 Mart 1994 belediye seçimlerinde, diğer partilerin ittifakına rağmen yüzde elliye yakın oy alarak yeniden Belediye Başkanı seçildi. Ardından Fazilet Partisinden milletvekili seçildi. Daha sonra SP (Saadet Partisi) milletvekili oldu. Necmettin Erbakan ile birlikte Almanya’daki faaliyetlerinin yasaklanmasının gündeme geldiği günlerde, Milli Görüş Teşkilatı ‘nın çalışmalarını sürdürebilmesi için Berlin ‘de Almanya Başbakanı Helmut Kohl ile görüştü. Bu görüşmede İslam Toplumu Milli Görüş Başkanı Mehmet
Sabri Erbakan’da bulundu. AKP’nin tek başına iktidara geldiği son seçimlerden önce SP Genel Başkan Yardımcısı olarak Sivas’taki esnafla bir araya gelerek seçim etkinliklerinde bulundu. 2003 Mayısında beş yıllık siyasi yasağının bitmesiyle tekrar Saadet Partisinin başına geçen Necmettin Erbakan tarafından partinin Genel idare Kuruluna getirildi.
Katliam sanıklarının avukatları arasında yer alan kapatılan Refah Partisinin milletvekili Şevke Kazan Adalet Bakanı olduğu dönemde katliam sanıklarını cezaevinde ziyaret etti, destek oldu. Refah Partisi Anayasa Mahkemesi ‘nce 16 Ocak 1998 yılında kapatılınca 22 Mayıs 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e Türkiye’yi şikayet etti. AHİM bu başvuruyu 19 Haziran 2002’de haksız bulur.
RP’nin kapatılmasından sonra 5 yıllık siyasi yasakla karşılaşan Şevket Kazan süre dolduktan sonra 22 Mart 2003 tarihinde SP’ye resmen üye olarak aktif siyasete döndü. Erbakan ‘ın parti başkanlığını Recai Kutan’ dan devraldığı SP’nin 1. Kongresi ‘nde, partinin Genel İdare Kurulundaki yerini aldı.
“Buyrun yakın” dercesine Madımak otelinin önünde ateşe verilen arabaların arasında bir de İsveç plakalı bir araba vardı. Bu arabanın sahibi sonradan bir kabusa dönüşen şenliklere hem Pir Sultan Abdal Derneği Yönetim Kurulu üyesi, hem de sanatçı olarak katılmak üzere Stockholm’den Sivas’a giden İsveç Alevi Kültür Merkezi Başkanı ozan Ali Çağan’dı.
Alevilerin hakkında asırlardır iftiralar atıldığını vurgulayan Çağan, biri uzak, diğeri yakın tarihimizden iki örnek vererek açıklıyor Sivas faciasına neden olan zemini:
“Refah Partisi Başkanı Recai Kutan, meclisteki bir konuşmasında Suriye’den bahsederken , ‘Zaten onlar Müslüman da değiller. Onlar Aleviliğin sapık bir kolu olan …. ‘ diye konuşurken grubu yöneten Yasin Hatipoğlu, bir not gönderiyor ve diyor ki; ‘Başkan, konuşmanı düzelt Türkiye ‘de de Aleviler var, alınırlar. ‘ Başkan, sözünü şöyle düzeltiyor. ‘Canım bunların Türkiye ‘de ki Alevilerle alakası yok.Bunlar öyle bir topluluk ki, Alevi ‘den de aşağı. .. ‘ Zamanında, Şeyhülislam Ebu Suud Efendi; ‘Alevilerin canı malı namusu helaldir. ‘ diyerek fetva vermiştir. Görülüyor ki aradan yüzyıllar geçse de kafalar değişmemiş. İnsan katlederek cennete gitmeyi amaç ediniyorlar. Sivas katliamı da bunun bir parçasıydı.”
Sivas olaylarında ölümden kıl payı kurtulan Ali Çağan; “İşin acı yanı, Kıbrıs’a bir saatte asker yığan Türkiye’nin göbeğinde sekiz saat boyunca ‘Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak’ sloganlarıyla güvenlik güçlerinin gözleri önünde aydınlar, sanatçılar ve gençler yakılıyordu. Aslında otel yanmadan önce Tugay komutanı geldi askerlerle birlikte. Tam otel ile kalabalık arasına dizildiler. Ama sonradan geri çekildiler, ‘buyrun yakın ‘ dercesine. Sonradan alınan bilgiye göre Demirel, ‘Halkla askeri karşı karşıya getirmeyin.’ diye talimat vermiş. Onun için diyorum ki, Sivas davasında en başta yargılanması gerekenler Süleyman Demirel, Mehmet Gazioğlu, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Karabilgin gibi isimlerdir. Bu arada yıllardır Alevi ve demokrat oylarının doğal sahibi konumundaki SHP’nin de sorumluluğu diğerlerinden az değildir.” diyor.
Sivas şehitlerini anma etkinlikleri
Sivas olaylarının l0’cu yılı nedeniyle, Avrupa Alevi Konfederasyonunun öncülüğünde, Almanya, Fransa, İsviçre, Avusturya, Belçika, Hollanda, Danimarka, ve İsveç’te Sivas şehitlerini anma etkinlikleri ve halk konserleri düzenliyor. Bu etkinlikler, 7 haziran 2003′ de Stockholm’de İsveç Alevi Kültür Merkezi öncülüğünde başlıyor.
28 Haziran’da Almanya’da yapılacak etkinlikten sonra, 2 Temmuz günü, dünya çapındaki Alevi Kültür Merkezleri üyeleri, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve gazetecilerin katılımı ile Sivas’a gidilip Madımak Oteli önünde buluşulacak. Stockholm’deki geceye Alevi Konfederasyonu başkanı Turgut Öker ve eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar da konuşmacı olarak katılacaklar.•
SİVAS ŞEHİTLERİ
Muhlis Akarsu (45, Ozan) Munibe Akarsu (35) Gülender Akça (25) Metin Altıok (52, Şair-Yazar) Ahmet Alan(22) Mehmet Atay (25, Gazeteci) Sehergül Ateş (30) Behçet Aysan (44, Şair) Erdal Ayranci (35) Asim Bezirci (66, Yazar – Araştırmacı) Belkis Çakır (18 yaşında) Serpil Canik (19, Folklorcu) Muammer Çiçek (26, Oyun yazarı) Nesimi Çimen ( 62, Aşik) Carina Cuanna (23, Hollandalı Gazeteci) Serkan Doğan (19) Hasret Gültekin (26. Şair-Ozan) Murat Günes, Murat Gündüz (22, Semah ekibinden) Gülsüm Karababa (22, Müzisyen) Uğur Kaynar (37. Şair) Asaf Koçak(35, Karikatur Sanatçısı) Koray Kaya (12. En Genç Şehit) Menekşe Kaya (17, Tiyatrocu) Handan Metin (20) Sait Metin (23, Tiyatrocu) Huriye Özkan (22, Öğrenci) Yeşim Özkan (20, tiyatrocu) Ahmet Oztürk, Ahmet Özyurt(21) Nurcan Şahin (18) Özlem Şahin (17) Asuman Sivri (16) Yasemin Sivri (19) Edibe Suları (40, Ozan) Inci Türk (22) Kenan Yılmaz (21)
BEN Mİ YİM, SEN Mİ?
Ayrı gayrı kalksın diyorsun sözde
İkilik yaratan, ben miyim sen mi?
Hak insan da bildik inandık özde
Mevlayı aldatan, ben miyim sen mi?
Yetmiş iki millet birdir demişiz,
Kamil insan bizde pirdir demişiz
Dost için verilir, serdir demişiz
Can deyip, can satan ben miyim sen mi?
Bilim yolumuzdur bilgi çağında
Sevgi büyütürüz gönül bağında
Muhabbet eyleriz yar otağında
Aşka hile katan ben miyim sen mi
Nasibin almamış sevgiden yana
Fetvalar çıkarıp, kastetti cana
Asırlar boyunca mazlum insana
İftiralar atan, ben miyim sen mi?
Ne insan öldürdük, nede kin kustuk
Dövüldük, sövüldük, yakıldık sustuk
İnsanı sevene ezelden dosttuk
Bahaneyle çatan ben miyim sen mi?
ÇAĞAN Ali aşkla çalar sazını
Anlatır Ortaçağ ham yobazını
Hakaretle açıp çirkin ağzını
Konuştukça batan ben miyim sen mi?
/Ali Çağan