Fırat Aygün |
Rädda Barnen ve İstanbul İsveç Konsolosluğunun davetlisi olarak, Diyarbakır Kadın Merkezi (KAMER) heyetiyle birlikte İsveç’e gelen gazeteci-yazar Zeynep Oral ile töre cinayetleri sorununu konuştuk.
Kadın sorununa sık sık değinen bir yazar olarak ‘namus cinayetleri ‘ hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kadına yönelik şiddet ve töre cinayetleri yıllardır varolan gerçektir. Bu bir insanlık ayıbıdır. Kadına yönelik şiddetin sürekli olarak artması ve hükümetlerin buna yönelik bir şeyler yapmamalarından dolayı hepsini suçluyorum.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da “namus cinayeti” adı altında pek çok genç kız öldürüldü. Siz bu kadına yönelik şiddeti neye bağlıyorsunuz?
Bölgede o kadar şiddet yasandı ki yıllarca, insanlar şiddet içinde yoğruldular. Bence bu yaşanan durumlar onun bir uzantısı.
Son dönemlerde Avrupa Birliği ‘ne uyum kapsamında yapılan yasal değişikliklere kadınlara yönelik yasal değişimler de eklendi. Siz yapılan düzenlemeleri nasıl görüyorsunuz?
Son dönemde Türk Ceza Yasası’nda önemli değişiklikler yapıldı ancak yine de yeterli bulmuyorum.
AKP hükümetinin konuya bakış açısı nasıl?
Bu zaten ayrı bir vaka. Hükümeti oluşturan partinin milletvekilleri “Çalışan kadın daha az namusludur! “ diyebiliyor, medyamızda da “Akşam sokağa çıkmayıversin kadınlarımız!” diyebiliyorlar. Bütün bunlar kadına şiddeti meşrulaştıran söylemlerdir.
Anayasa tasarısına ‘’pozitif ayırımcılık ” kavramını sokmamanın sebepleri sizce nedir?
İktardaki AKP’den sadece üç milletvekili dışında kimse destek vermedi. Oysa biz CHP kadın milletvekilleriyle büyük uğraş verdikama çoğunluk sağlanamadı ve tarihi bir fırsat kaçırıldı.
Türkiye ‘de kadına yönelik şiddet nasıl durdurulabilir?
Bu günden yarına kadın sorunu ve kadına yönelik hak ihlalleri yok olamaz. Ancak toptan bir seferberlik ilan edilirse kadına yönelik işlenen cinayetlerin önüne geçilebilir. Yazılarımda hep bu ülkeyi yöneten kişilerin, bir başbakanın bu konuda demeç vermesini istedim ve hâlâ istiyorum.
Kadın örgütlerinin bu konudaki tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Eğer Türkiye’de bugün ceza yasası değişiyorsa bu her şeyden önce kadın örgütlerinin mücadelesi sonucu olmuştur. Tabii AB ‘nin zorlamasını ve uyum yasalarını çıkartılması için baskılarda bulunmasını gözardı etmiyorum. Türkiye’de kadın haklarını savunan pek çok örgüt mevcuttur ama devlet katında bir gevşeklik var. Kadın sorununa yönelik olarak yapılan pek çok araştırma var ama bu raporlara bakılmıyor, incelenmiyor.
Bu konuda toplumsal bilincin sağlanması da önemli bir faktör değil mi?
Örgütlülük kadına yalnız olmadığını, kendi durumunda başkalarının da olduğunun bilincine vardırır. Aslında, bizim kadınlardan ve erkeklerden çok meclistekileri eğitmekle işe başlamamız ve onların kadına yönelik şiddeti sanki kadermiş, normal bir şeymiş gibi algılamalarını durdurmamız lazım. Türkiye’de kadın ekonomik olarak en yoksul kesimi oluşturmakta. Eğitimsiz bırakılmakta. Bu durumda kadın haklarının bilincine varması çok zor.
KAMER
KAMER heyeti İsveç’teki üç günlük ziyaretleri boyunca İsveçli sivil toplum örgütleri ve milletvekilleri ile görüşmelerde bulundular.1997 yılında kurulan Nebahat Akkoç “Bizim aşiret reislerimiz Çankaya’ya gitti. Onların hepsi birer kadın katilidir. “ diyerek Doğu ve Güneydoğu’ da işlenen cinayetlere duyarsız kalan özellikle doğulu milletvekilleri eleştirdi.
İsveçli kurumların ve göçmen derneklerinden gelen dinleyicilere “namus cinayetleri ” hakkında çarpıcı bilgiler veren ve kendi çalışmalarını örnek göstererek çözümler sunan Akkoç ve diğer KAMER temsilcileri İsveç basını tarafından büyük ilgiyle karşılandı.
KAMER’in idealist kadınları Türk ve Kürt kadın derneklerini de ziyaret ederek İsveç’te yaşayan kadınlarımızla fikir alışverişinde bulundular. KAMER’in kuruluş aşamalarında on dokuz ildeki 590 kadınla görüşerek ihtiyaç tespiti yaptıklarını ve çalışmalarını bu tespitlere göre yönlendirdiklerini vurgulayan Akkoç, “İnsanlar bana güveniyor. Çünkü ben de onlardan biriyim.” diyor.
| Aralık2004